Bir seçimi daha geride bıraktık…
Bu yazıyı okuduğunuz için teşekkür ederiz, abone olmayı unutmayın!/ Thank you for reading this post, don't forget to subscribe!
Tam da bıraktık sayılmaz aslında; sağdan soldan itirazlar ve dolayısıyla yeniden sayımlar yapıldığına ilişkin haberler geliyor. Ama artık seçimin bittiğini ve yeni dönemin başladığını söyleyebiliriz.
Sonuçlara ilişkin yorumlar yapılmaya bir süre daha devam edilecek kuşkusuz. Zira bu seçim CHP’liler için bile sürpriz bir tablo ortaya çıkardı. 1977 yılından bu yana ilk kez birinci parti oldu CHP; az bir şey değil.
Ak Parti kaybetti. Hem oran olarak hem belediye başkanlığı sayısı hem önemli merkezleri kaybetmiş olarak seçimden hasarlı çıktı. Ak Parti yönetimi de onun destekçisi medya da durum muhasebesi yapıyor şimdi.
Geçmiş seçimlerde Fox’ta, Halk Tv’de görülen asık suratlar, bu defa CNN Türk, NTV, Ahbr’de karşımıza çıktı. Asık suratlıların bir kısmının yaptığı zorlama ve isabetsiz yorumlar da dikkat çekti. Bir arkadaşım şöyle dedi mesela:
‘Mete Yarar, ekranda açık bir şekilde yanlış yorum yaptı. Afyon’daki tabloyu yorumlarken verileri ‘Onun yorumudur’ deyip geçilmeyecek şekilde yanlış kullandı.’
(Yarar’ların yorumları ve hataları meselesi yeni bir mesele değil: Ekranların ‘kadrolu’ yorumcuları, çok konuşunca, çok konuşmak zorunda bırakılınca hatalar kaçınılmaz oluyor. Yaklaşık 10 yıldır aynı yüzleri her gün ekranlarda görüyoruz; dönüşümlü olarak belli başlı kanallarda hep onlar konuşuyor.
NTV gibi bazı kanallar arada bir araya başka bir uzman sıkıştırıyor ama genel tablo aynı: Başkanlık sisteminin hikmetlerini de bu yorumcular anlattı millete, pandemi sürecini, ekonomik krizi, terörist saldırılar ve terörle mücadele, Suriyeliler, seçimler ve daha bir sürü siyasî, ekonomik, hukukî mevzuyu da aynı insanlar yorumladı senelerdir! Kimsenin de ‘Ben bu konudan anlamam!’ dediğine pek şahit olunmadı!)
Yorumları takip edenler açısından söylenmedik bir şeyi bu yazıda göremeyecek okurlar… Sadece şunu belki kimse söylememiş olacak: Seçimin gelecek için en ‘kötü’ sonucu, İstanbul ve Ankara’nın artık Ak Parti veya o çizgideki bir parti tarafından kazanılması ihtimali giderek yok oluyor. Hele bir sonraki seçimde Erdoğan’ın Ak Parti başında olmama ihtimali, bu iki belediyeyi kazanmayı imkânsız bir noktaya doğru götürüyor.
Neyse, şöyle ya da böyle, -bir zamanların moda tabiriyle- bir ‘demokrasi şöleni’ geride kalmış oldu.
Şimdi artık hizmet zamanı; CHP’li belediyeler en azından kazandıkları koltukları kaybetmemek için Ak Parti hükümeti de daha büyük kayıplara uğramamak için önümüzdeki seçimsiz dönemi hizmetle, işle, çalışmayla geçirmek zorunda.
—
Erzurum’da seçimin sonuçları ‘az çok’ belliydi aslında! Ama ‘çok’ belli olmadığını gösteren bir tablo çıktı karşımıza; Ak Parti Aziziye gibi bir merkez ilçeyi kaybetti. Sekmen’in ‘Ondan çoban bile olmaz!’ dediği YRP adayı, yılların bürokratı Eyüp Tavlaşoğlu’nu da Sekmen’i de Ak Parti’yi de alt etti.
Bir kez daha görüldü ki, kibir kötü bir şey. Türkiye’nin dört bir yanında milletle irtibatı zayıflayan (Bunu Erdoğan da söyledi) Ak Partililer, son dönemde fazladan başkalarını ötekileştiren, aşağılayan, tahkir eden bir pozisyona savruldular. Seçmen de onları savurdu attı…
Ak Parti’nin kazandığı yerlerde önceki seçimlere nazaran oy kaybına uğramış olması da dikkat çekti tabii…
(Bir parantez daha: Ekrem İmamoğlu, İstanbul’da bütün bir devlete ve medyanın büyük bir çoğunluğuna karşı seçimi kazandığını söyleyerek ayrıca gururlandı. Hakkıdır, öyle oldu gerçekten. Başta TRT olmak üzere İletişim Başkanlığı, bakan/lık/lar, bürokratlar, cemaatler Murat Kurum’a kazandırmak isterken körü körüne hareket ettikleri için İmamoğlu’nun kazanması daha kolay oldu.
Bu ‘yanlış’ devam ediyor; mesela TRT hâlâ İstanbul’un belediye başkanının kim olduğunu vermiyor haberlerinde… Bakanların seçim çalışması yapması, başkanlık sisteminin bize anlatılan iyilikleri arasında yoktu; bunu geçelim, ama bazı bakanların kampanyalarda boy göstermesi bütünüyle yanlıştı. İşe de yaramadı zaten.
Hakan Fidan mesela ağırlığı, duruşu, az konuşması sebebiyle, İçişleri ve Adalet Bakanları seçimleri organize eden bakanlıklar olmaları sebebiyle bu işlere girişmemeliydi. Bir de akademisyen bakanlar. Mesela Yusuf Tekin…
Siyaset yapmayı, siyasi konuşma yapmayı, seçmeni ikna etmeyi beceremiyor akademisyen kökenli olanlar. Tekin’in Erzurum’daki seçim çalışmalarının Ak Parti’ye oy kazandırdığını kimse söyleyebilir mi?)
Seçim sonuçlarının memlekete, millete hayırlar getirmesini dilemek, iyi çalışanlara ve iyilik için çalışanlara başarılar temenni etmek, en iyisi… Yine dileyelim ki kimse ‘Seçtik bir kere, katlanacağız!’ ya da ‘Elim kırılsaydı da…’ cümleleri kurmak zorunda kalmasın…
+ There are no comments
Add yours