Gazeteci Fatih Altaylı, “Gözaltı için 15 kişi geldiler. 5 dakika izin istedim, kendime bir rakı koydum. Oturdum, onlar görevini yaparken ben de bir kadeh rakı içtim.” diye nevzuhur mevzuya ilişkin, nevzuhur fenomenin ağzından iki cümle aktarınca sosyal medya cemaati hareketlendi! Bu cemaat böyle işte; olur olmaz şeylere kafayı takar, diline dolar, çoğu zaman boş boş konuşur!
Bu yazıyı okuduğunuz için teşekkür ederiz, abone olmayı unutmayın!/ Thank you for reading this post, don't forget to subscribe!
Neyse ki, fenomenliği onun olsun, avukat olduğunu sonradan öğrendiğimiz Feyza Altun, sözlerini düzeltti de ufak çaplı bir krizin eşiğinden dönülmüş oldu! Meğer Altun şöyle demiş: “Ben, polisler eve gelince rakı içtim demedim. Böyle bir iletişim kazası oldu sanıyorum. Polisler geldiği sırada ben evde bi tek rakı içiyordum dedim. Gözaltı sürem başladığı anda içki falan içmedim.”
Yani “görevli memur arkadaşlar”ın bu “laik cumhuriyet kadını”na toleransı söz konusu olmamış! “Biz şurada bekleyelim! Sen bi tek at, sonra çıkarız!” dememişler! Genç arkadaşlara haksızlık etmeyelim! Feyza Altun’a bu düzeltmeyi yaptığı için teşekkür edelim!
Bir şey için daha teşekkürü hak ediyor memleketin kutsal değerlerine (o, bunu ‘şeriat’ diyerek bağlamından uzaklaştırdığını düşünüyor ama…) en galiz ifadelerle küfreden bu kadın: Kendilerini sol, sosyalist, laik, cumhuriyetçi diye niteleyen büyük bir topluluk var bu memlekette ve bunların epey bir kısmı –son ‘olay’ bir kez daha gösterdi ki- bu niteliklerini rakı içmekle kanıtlamayı tercih ediyorlar.
Buna ara ara ‘şeriat’a (aslında bunu din ve dini değerler olarak anlamak lazım) sövmek, giyim kuşama saldırmak gibi farklı davranışlar da ekleniyor tabii…
Ama rakı içmek,
Kim bilir belki Atatürk’ün de favori içkisi olduğundan Cumhuriyet’in, devrimlerin, solculuğun, sosyalistliğin, din/dindar karşıtlığının en önemli sembolü… (Atatürk’ü evliya, hoca, hafız, seyyid filan göstermeye çalışan bazı siyasileri sık sık aklıma getirerek okuduğum bir kitapta sürekli içinde rakı geçen cümlelere rastladım bu günlerde! Mina Urgan (kendisini sosyalist/komünist olarak niteliyor, ‘tanrıtanımazım’ diyor Urgan, Bir Dinozorun Anıları adlı kitapta…) Atatürk’lü sahnelerde de bulunduğu diğer ortamlarda da hep içki/rakı muhabbeti yapıyor! İnsanın ‘Memleketi kuran kadrolar ve çevresindekiler, hep kadeh tokuşturmuşlar!’ diyesi geliyor anlatılanları okuyunca!)
Feyza Altun’un tutuklanmadığı için de oldukça rahat göründüğü fotoğrafının ve mesajının altına yerleştirilen mesajlarda da bunu görmek mümkün: “Laik cumhuriyet için mücadele veren Feyza Altun’un yanındayız! Türkiye laiktir laik kalacak!” demiş mesela biri… Bir başkası “Cumhuriyet kadını” diye selamlamış… Yorumlar/mesajlar genellikle bu minvalde… Kadın şeriata küfrettiği, rakı içtiğini söylediği için kahraman olabiliyor takipçilerinin ve kendi zihniyetindekilerinin gözünde…
***
Son yıllarda (Erdoğan’ın –en azından bazılarının söylediği gibi- memleketi İslamileştirdiği, ‘eksenini kaydırdı’ğı dönemde) siyasetin sol tarafında yer alanların da dillerinden Allah, Kur’an, ayet, hadis, din, İslam gibi kavramları çokça kullandığı dikkat çekiyordu. Kılıçdaroğlu, İmamoğlu gibi siyasiler başta olmak üzere solu/solculuğu dine/dindara karşıymış görüntüsünden kurtarmaya çalışanlar, bunun için çok emek verdiler. Siyasetteki kutuplaşmadan rahatsızlık duyan bazı dindarlar/muhafazakârlar da başta ön plandaki CHP’liler olmak üzere sol siyaseti öteden beri yerleştirdiği konumdan uzakta görmeye/göstermeye başladı.
Ama işte…
Birilerinin belki samimiyetle, belki oy uğruna oluşturmaya çalıştığı yeni imaj, bir anda tuzla buz olabiliyor. Biraz sosyal medya, biraz sağa sola göz gezdirme, ‘Bunlardan bir şey olmaz! Bunların dinle, dindarla, imanla, Kur’an’la alakası olamaz!’ noktasına getirebiliyor insanı…
Hoş zaten söz konusu çevrelerde sesi cürmünden fazla çıkanların şirin görünme/gösterme dertleri de yok! Böylelerinin camide Yasin okuyan İmamoğlu ya da cenaze namazında saf tutan Özel, taziye ziyaretinde Allah’tan rahmet dileyen Kılıçdaroğlu görüntülerine tahammülleri olmadığı da açık…
Ve ne yazık ki toplum ‘Onlarla asla bir arada olunmaz!’ diyen aşırılıklara daha fazla prim verir noktaya doğru hızla ilerliyor! ‘Solcusun, solcu gibi yaşa!’ ile ‘Şeriatçısın, şeriatçı gibi davran!’ telkinleriyle kutuplaşmaya tam gaz devam ediliyor…
Meret, şişede durduğu gibi durmuyor işte; dine-dindara küfrettirmekle kalmıyor kutuplar arasındaki zayıf olan yakınlaşma umutlarını da yok ediyor.
Ey laik cumhuriyet kadınları, ey en hakiki solcular, devrimi/umudu rakıya bağladınız ya bir kere daha, haram olsun!
+ There are no comments
Add yours