“İnsanların çoğu yargılar; çünkü düşünmek zordur.” der, psikolog Carl G. Jung.
Bu yazıyı okuduğunuz için teşekkür ederiz, abone olmayı unutmayın!/ Thank you for reading this post, don't forget to subscribe!
Düşünmek bocalamaktır. Bocalamak yorulmaktır. Yorulmak aciz kalmaktır. Aciz kalmak pes etmektir. Pes etmek teslim olmaktır. Teslim olmak ise kurtulmaktır.
Ama düşünmek zordur. Düşünmek emek ister. Düşünmek yargılardan kurtulmaktır. Düşünmek bilgiye ulaşma gayretidir.
Sağlıklı düşünmek ise tamamen bir meziyettir. Sağlıklı düşünmek; doğruya, iyiye, güzel olana yönelmedir.
Bu yazı dizimizde ‘‘Sağlıklı Düşünmenin Önündeki Engeller’’i ele alacağız.
***
Alışkanlıklar ve içinde bulunulan kültürün şartları neye doğru, neye yanlış denileceğini belirler. Ancak bunlar pek çok nedenle yanlış inançlardan kaynaklanan yargılar olabilir.
Kişinin sorgulamadan edindiği inanç ve davranış kalıplarının doğruluğu veya yanlışlığını kendiliğinden fark etmesi çok zordur. Sorgulanmadan benimsenmiş düşünce ve davranışların farkına varmak için etkin bir inceleme faaliyeti gerekir. Bu faaliyet, yakın ve uzak çevreyle ilişkileri gözden geçirmeyi ve yeniden değerlendirmeyi içerir.
Sağlıklı düşünmenin önündeki engellerden biri olan benmerkezciliktir.
Benmerkezcilik,
Kişinin kendi ilgi ve çıkarlarını, düşünce ve davranışlarda her zaman öne çıkarmasıdır.
Benmerkezci bir düşünme, başkalarının zararına dahi olsa, kişinin kendi çıkarlarını öncelemesiyle oluşur. Kendi faydasını sağladıktan sonra bile, düşüncelerini kendi çıkarları doğrultusunda seçer, yorumlar, sınıflandırır, saklar ve bilgiyi buna göre kullanıp çıkarımları yine buna göre yapar.
Bir şeye inandığı için veya bir davranışı zaten yapıyor olduğu için onların doğru olduğunu düşünmek benmerkezciliktir. Yani kişinin kendi çıkarlarını gözetmesiyle değil, doğruluğun ve iyiliğin ölçüsünü kendi işine geldiği şekilde belirlemesiyle benmerkezcilik başlar.
Sağlıklı düşünme, başkalarının ve genel olarak toplumun faydası söz konusu olduğunda, benliğin ilgi ve çıkarlarından vazgeçebilen düşünmedir.
Benmerkezci kişi, bir yandan herkesi ve her şeyi kendine hizmet eder halde görmeyi arzularken, diğer yandan her konuda kendinin haklı, başkalarının haksız olduğuna dair taraflı düşünmeyi tercih eder.
Haklı çıkmak,
Onun hizmet görmesi ve “dünyanın merkezinde” olması için bir gerekçe teşkil eder adeta! O yüzden düşünürken sürekli savunma halindedir ve hatalı çıkma korkusuyla doludur. İnançlarını değiştirmesini gerektirecek herhangi bir bilgi veya düşünceyi şiddetle reddeder.
Benmerkezci birey, sürekli olarak kendini haklı çıkaracak bilgiler edinmeye, kendi inançlarını destekleyecek düşünce ve kanıtları bulmaya çalışır. Çünkü aradığı şey aslında doğru inançlar değil, benliğinin dünyanın merkezinde olmasını haklı çıkaracak herhangi bir şeydir. Bu yaklaşımın temelinde, “Benim inançlarım doğrudur çünkü ben böyle inanıyorum.” düşüncesi yatar. İnsanın sınırlı yapısı, kimseye dünyanın merkezinde olma imkânı vermemektedir.
Benmerkezcilik her ne kadar benliğin doğal gelişiminde etkin bir role sahipse de, kişiliğin olgunlaşmasından sonra bilgilerin benliğin istek ve arzularını destekler şekilde toplanıp kullanılması sağlıklı düşünmeyi engeller.
Benmerkezciliğin bir başka boyutu da kişinin her zaman inandığı değerlerin doğruluğunu savunarak kendini geçerli kılma arzusudur.
İnançların doğruluğu,
Düşüncelerin sağlamlığı benden bağımsız olarak değerlendirilemez, diye düşünen benmerkezci bireyin tek dayanağı, o inanç ve düşüncelere her zaman inanmış olmasıdır. Yani birey, sanki zaman bir şeyi kanıtlarmış gibi, uzun süre bir inanca sahip olmanın onun doğruluğu için yeterli olduğunu düşünmektedir.
Kişinin diğer insanları ve toplumun genelini düşünerek hareket etmesi, başkalarının çıkarlarını da kendisininki kadar önemli görmesi, empati yeteneğinin gelişmesine bağlıdır.
Kendi inanç ve düşüncelerini başkalarının gözünde değerlendirme yeteneği kazanır. Böylece kendisiyle diğerlerinin çıkarları arasına keskin sınırlar koymak yerine, onları bir arada gerçekleştirebilecek yollar arar.
Çevresiyle iletişim halinde olan ve birlikte sorun çözmeye yatkın bir birey, benmerkezcilikten uzaklaşır. Empati yeteneği gelişmiş bireyler, doğruluk kendilerine bağlı olmadığı için, haksız çıkabileceklerini kabul ederler.
İnsan olmanın tek başına, diğer varlıkları ve özellikle canlıları istediği gibi etkileme hakkını verdiği düşünülür. Bu yüzden çevre felaketleri, küresel ısınma, genetiği değiştirilmiş bitkisel ve hayvansal gıdalar ortaya çıkar.
Benlik,
Her şeyin kendi emrinde olduğunu düşündüğünden, gücünü kullanırken diğer varlıklara saygı duymaz. Benliğin bu derece kışkırtılması neticesinde, insan varoluşa duyarsız ve sadece kendi çıkarları için yaşayan bir makineye dönüşür.
Okulda, iş yerinde, ailede, arkadaşlar arasında her zaman haklı olmayı ve kendi çıkarlarını gözeten kişiler, kendilerini yanıltan bir bencilliğin içine düşmüşlerdir.
Kişi, sahip olduğu bilgi ve yaptığı gözlemlerin kısıtlı olduğunu göz ardı eder. Herhangi bir gözlem yapmasına, dinlemesine veya başkalarını anlamasına gerek olmadığına inanır.
Benmerkezci kişiler, kendileri dışında kimseyi değerli bulmadıkları için, tartışmalara ancak yüzeysel olarak katılırlar. Bu kişiler, ön yargılarını ve bakış açılarının darlığını fark etmediklerinden, bildiklerinden daha fazlasını iddia ederler. Kimseyle uzlaşmamak ve “otoriteye boyun eğmemek” adına, inançlarının mantıksal temellerine dair sağlam bir içgörü de gelişmez. Bu yüzden içine düştükleri bilgiçlik ve kibir nedeniyle arkadaşları, ailesi ve çevresi tarafından yalnız bırakılırlar.
Aklı başında insan, doğruluğun kaynağının kendi olmadığını bilerek, insanlarla gerçekten iletişim kurmaktan, onları dinlemekten, onlardan öğrenmekten uzak durmaz ki olay ve olguların gerçekten nasıl olduklarına dair doğru inançlara sahip olabilsin.
***
Devam edecek…
+ There are no comments
Add yours