Yazan: Nihat Kılıçoğulları
Bu yazıyı okuduğunuz için teşekkür ederiz, abone olmayı unutmayın!/ Thank you for reading this post, don't forget to subscribe!
Bu bir hikayedir.
Gerçek hayatla ve gerçek insanlarla hiç bir ilgisi yoktur.
Gerçeklerle ise hiç alakası yoktur.
Çok ama çok eskilerden bir gün, İstanbul’dan Erzurum’a tren gider.
Velhasıl tren Aşkale’yi geçer geçmez arıza yapar.
Makinist ve ilgililer Daphan Ovası’nın yanı başında duraklayan treni tamir etmeye çalışsa da boşadır…
Durum başkondüktöre aktarılır ve gereğinin yapılması istenir.
Bu arada yolcular merakla camlardan dışarı bakmaktadır.
Başkondüktür önce birinci mevki vagonuna gider ve oradaki yolculara şöyle seslenir:
- Çok kıymetli yolcularımız! Trenimiz şu sebepten dolayı arızalanmıştır. Arkadaşlar ilgilendi ama arızayı gideremediler. Demir Yolları adına sizlerden özür diliyorum. Siz hazırlıklarınızı yapın, en geç bir saate otobüsler gelecek ve sizleri Erzurum’a götürecek.
Açıklamanın ardından başkondüktör ikinci mevkiinin olduğu vagonlara ulaşır ve şöyle der:
- Beyler ve bayanlar! Trenimiz arızalandı. Şu karşı tarafta Aşkale-Erzurum minibüsleri geçiyor. Şimdi başınızın çaresine bakın ve treni tezden boşaltın…
Bu arada garibanların olduğu üçüncü mevkide bir telaş vardır. Telaşın arasında başkondüktür üçüncü mevki vagonunun kapısına gelir. Garibanlar trenden inmeye çalışırken başkondüktür engel olur ve der ki:
- Hele durun bahalım… Nereye bele? Bu telaş niye?
İçlerinden biri öne atılır ve derki:
- Ağabeyi! Belliki tren arızılandi. Anlaşılan o ki tamir de edemediz. Bizde ufah ufah yürümeye başlayah. Erzurum’a daha çoh yol var.
Başkondüktür vagonun kapısını sert bir şekilde kapatır ve oradaki ahaliye şöyle seslenir:
- Ola Oğlum… Siz gidecehsız la… Bu treni Erzurum’a kadar kim iteleyecah!…
Üçüncü mevkidekilere selam olsun…
+ There are no comments
Add yours