Bir dahaki yumruk vakasına kadar, kaldığımız yerden devam!

Estimated read time 4 min read
Yazıyı paylaş

Halil Umut Meler’e sahanın ortasında Faruk Koca’nın yumruk atması, etraftaki birkaç kişinin de yere düşmüş olmasına aldırmadan mağduru tekmelemesi, günlerce konuşuldu. Konuşulmayı hak ediyordu çünkü…

Bu yazıyı okuduğunuz için teşekkür ederiz, abone olmayı unutmayın!/ Thank you for reading this post, don't forget to subscribe!

Yumruk ve tekme yiyen kişinin çok tanınan, bilinen bir hakem olması, yumruk atan kişinin de bir kulübün başkanı olması olayın konuşulması ve uzun süre gündemde tutulmasının sebebiydi. Yoksa, memlekette her gün yumruk ve tekme atılan binlerce kavga oluyor! Çoğundan da polisin de milletin de haberi bile olmuyor. Hele yumruk atanın mahkemeye çıkarılması, yetmedi tutuklanması neredeyse hiç olmuyor…

Ama popüler olmak, tanınan olmak, yönetici olmak, siyasetle ilişkili olmak, bazen insanın başına böyle belalar açabiliyor! Faruk Koca’nın, birçok kulüp başkanı gibi, kameraların, polisin ve seyircilerin önünde eşkıyalığa soyunması, onun yürüttüğü göreviyle mütenasip görülmediği için olay karakolda bitti!

Bitti mi?

An itibariyle, Koca hapiste olduğuna göre, bitmiş sayılmaz. Ama yakında biteceğinden kimsenin şüphesi olmasın! Koca, elini kolunu sallayarak girdiği hapisten daha da güçlenmiş olarak –ve muhtemelen taraftarının tezahüratı eşliğinde- çıkacak! Başkanlığı kaybetmiş olması, Federasyon’un ‘sürekli hak mahrumiyeti’ cezası vermesi de eski haber olarak kalacak!

Zira memleketin bu tür olaylara karnı tok! Ağzını açanın ‘karşı’ tarafa en ağır laflar etmesi, hedeftekini ezmesi, kendinden saymadığını yok saydığı bir ortamda atılan yumruğun ne önemi olur ki! ‘Ağzını açan’ları her tarafta görüyoruz; başta siyaset olmak üzere, spor, medya, sanat, sanal alem.. her alanda ‘had bildirmek’ heveslileri korku, tehdit, şantaj yayıyor. Federasyon başkanından kulüp başkanlarına, hakem ya da futbolcu eskilerinden ‘dün hakem bugün yorumcu’ tiplere kadar, bir sürü eleman en ağır hakaretleri, en ciddi tehditleri savuruyor sabah akşam…

Böyle bir ortamda şiddetin kötü olduğunu savunmak ne kadar inandırıcı ve ikna edici olabilir? Son saldırıyı ‘en şiddetli’ şekilde kınayanlar kimler oldu? Siyasetçiler, kulüp yöneticileri, Ahmet Çakar’lar, Erman Toroğlu’lar filan…

Daha bir şey söylemeye gerek var mı?

***

Bu arada Ankaragücü adına yayımlanan bir sosyal medya mesajında şu ifadeler yer aldı:

“Hani kişilere ceza vermek için getirdiğiniz 6222, hani kurunun yanında yaş da yanmasın diye adalet sağlanması için getirdiğiniz Pasolig sistemi. Taraftara 5 maç ceza vermenizin emsali, delili ve gerekçesi nedir. Ankaragücü taraftarının yaşanan olaylara dahli yokken onlara verilen bu ceza, iflas ettirdiğiniz Türk futboluna bir hançer daha vurmaktan başka bir şey değildir. Adalet bir gün herkese lazım olacak. Hak ve hukuku sağlamak ile mükellef olanlar ne zaman ki birilerini menmun etmek yerine asli görevini yaparlar o zaman Adaletten söz etmeye başlarız. Görünen o ki Türk Futbolunu bataklığa sürükleyen TFF idaresi tamamen kontrolden çıkmış ve kontrolünü kaybetmiştir. Türk Futbolunun acilen bu çürümüş yapıdan kurtulması gerekmektedir.”

Haksız mı adamlar? Tuzun bile koktuğu bir ortamda olayla hiç ilgisi olmayan insanlar cezalandırılırken asıl sorumluların yerlerinde oturmaya ve ahkâm kesmeye devam etmeleri, sorunu çözmeye mi daha da derinleştirmeye mi yarar?

***

Bu olayın yaşandığı gün bir teğmenimiz şehit oldu. Ama sosyal medyada eleştirildiği gibi, kurşun yiyen yumruk yiyen kadar gündem olmadı! Şehit haberi medyada yer aldı almasına ama uzun zamandır olduğu gibi çok sıradan bir haber olarak, ne yazık ki!

Bu çarpıklığa işaret edenlerin ruh halini ve tepkilerini anlamaya çalışanlar da zorlandı açıkçası… Öncelikle kıyaslama yanlıştı; yumruk ile kurşun karşılaştırması doğru değildi. İkincisi, memleket uzun zamandır şehit haberlerini normalleştirdi; terörle mücadele ile ilgili yorumlar yapan çokbilmiş zevat-ı kiram bu işin doğasında şehitliğin bulunduğunu kabul ettirdi millete! Artık kurşun-yumruk karşılaştırmasının anlamı kalmadı yani!

Hakan Temiztürk

1970 yılında Erzurum'un Tortum ilçesinde dünyaya geldi. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünü tamamladı. Halen Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünde görev yapan Prof. Dr. Hakan Temiztürk, medya üzerine bilimsel çalışmalarına devam ediyor. Bir dönem çeşitli gazete ve dergilerde aktif gazetecilik de yapan Temiztürk'ün, güncel konulara ilişkin yazıları yayımlandı. Temiztürk'ün akademik dergilerde yazılı basın üzerine makaleleri yer almaktadır.

Bu yazıları beğenebilirsin..

+ There are no comments

Add yours