Yağmur mu Kar mı?

Estimated read time 4 min read
Yazıyı paylaş

Bağrum…

Bu yazıyı okuduğunuz için teşekkür ederiz, abone olmayı unutmayın!/ Thank you for reading this post, don't forget to subscribe!

Bu akşam hiç tadım yok.

Ne iyiyim ne de kötü. Ne haldeyim doğrusu bilmiyorum.

Bildiğim; ne tamım ne de eksik. Belki de bu akşam anlaşılmamamın nedeni, dışardaki kar olmalı… Belki de tuhafım bu akşam, kim bilir? Her zaman değil, ama zaman zaman böyle oluyorum. Sıkıntı yok, bu halime de alışacağım. Hayat bu, insanı neye alıştırmaz ki?

Evet, sanırım bu akşam toprağa ulaşamadan eriyen kar tanesi gibiyim.

Kar yağınca şehrin sorunlarını ince bir sessizlik kaplıyor. Ve beyaz bir tül örtülüyor hatıraların üzerini. Şimdiki ruh halim aynen öyle işte…

Narin, kırılgan ve her an erimeye, yok olmaya müsait… Bu akşam ben tam da böyleyim.

Oysa bu akşam yağmur olmayı çok isterdim. Zira yağmur bereket olsa da çok gevezedir. Dilim yağmur yüklü bulutlar misali… Anlatacaklarım o kadar çok ki…

Ama sanırım bu akşam karım, dışarda yağan kar. Çünkü kar sessiz ve suskundur. Kar hüzün, yağmur da özlem doludur.

Yağmur “geveze” olduğu için duygularını gizleyemez. Kar ise daha vakur, daha soğuk bir sessizlik hâkimdir.

Bilir misin Bağrum, yağmurun müjdeleyicisi ya rüzgâr ya da şimşek olmuştur, belki de gevezeliği ondandır. Kar mesafedir, hasrettir ve özlemdir. Kendisini bahardan bahara hissettirmesinin hikmeti bu olmalıdır.

Farkında mısın Bağrum, kar yağarken üşümezsin hatta hep yağan karın altından yürümek istersin. Bu “yürümeyi” çok sevdiğini söylediğini hatırlıyorum. Fakat gel gör ki kar erirken insanın içini hatta ilimlerini titretir.

Biliyorum, üşümek özlemektir ve en çok da özleyenler üşür. Hatta ağustos sıcağında bile.

Fark ettin mi yahut dönüp hayata bakınca sevenler hep yağmurda gider. Karda ise tam tersi bir durum hâkimdir ve özlenir kar yağınca… Şimdi kar yağıyor. Ve ben seni çok özlüyorum.

Hep merak etmişimdir; sevdalılar en az kuşlar kadar yağmura mı yoksa kara mı kızgınlar?

Rüzgâr en çok kardan yana mı, yoksa yağmurdan yana mı? Sanırım karın rüzgârdan çektiği kadar hiç bir şeyden çekmemiştir, güneşi saymasak…

Ve bu akşam ben, yazgısını rüzgârın merhametine teslim etmiş munis bir kar tanesi gibiyim. Sen uzaktasın, yoksun. Dışarısı buz gibi… Dışarısı kar… Ev hamam ama ben üşüyorum. Dilimdeki ve kalbimdeki duamdan başka pusulam da çıkışım da yok benim.

Bağrum, bilirsin, karın rengi beyazdır ama insanlar ona “kara kış” derler, neden? Yağmura hasret olanların bir söylemi olmalı bu ifadenin… Yoksa bir mantık bulamıyorum bu söylemde.

Bir de kar, kadim karanlığın düşmanıdır. Kar yere düşünce yer de gök de bembeyaz kesilir.

Şimdi… Evet, şimdi o bembeyaz karın üstünde yürüyüşünü hayal ediyorum. Ama şuna karar veremedim; sen mi daha beyazsın yok kar mı? Söyle, ey Bağrum!

Yağmur sokaklara yağdıkça şakakları ağartırken ıslatır kirpikleri. Onun için yağmur bir noktada sevdalı gözlere dosttur.

Yağmurun sevmediğim yönü yere düşmesidir. Karın da sevdiğim yanı ise uçuşmasıdır, özgür kuşlar misali…

Ha unutmadan; yağmur anlatıcıdır, anne gibi…  Kar dinleyicidir, baba misali…  Yağmur kelime gibi, ses gibi her yere girerken… Kar bir bilge, bir derviş sessizliğiyle pencerelere çöker. Kar da iz kalır, yağmurda ise izler silinir.

Günler geçtikçe, günler bahara yaklaştıkça kar erir… Günbegün büyüyünce bize umut dolu bir bahar verir kar. Olgunlaşmamızın emarasi gibi… Fakat yağmur anlayışlıdır, belki de bereketi ondandır. Evet, yağmurun anlayışlı olması gözyaşları gizlemesindendir.

Yağmur gizleyendir, kar özlemdir. Yağmur ıslatır, kar üşütür.

Yağmurlar başkalarının olsun, kar da bizim… Dedim ya Bağrum, şimdi dışarda kar yağıyor ve ben seni özlüyorum.

Ziya Doğan

Psk. Dr. Ziya Doğan, 1974'te dünyaya geldi. Eğitimine farklı ülke ve şehirlerde devam etti. Psikolojiye ve insana dair yüzlerce seminer ve konferans verdi. Türkiye Yazarlar Birliği üyesidir.
"Safi'nin Pak Yüzü" ve "Keşke Ben de Böyle Sevdalansam" kitaplarının yazarıdır.

Bu yazıları beğenebilirsin..

+ There are no comments

Add yours